Edit Content

Biyografi

6 Ağustos 1968’de Tekirdağ’da doğan Mustafa Şentop , Türk siyasetçi ve 24, 25, 26. Dönem Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) İstanbul, 27. Dönem AK Parti Tekirdağ milletvekili...

İletişim

 TBMM BAŞKANI ŞENTOP, SAĞLIK BİLİMLERİ ÜNİVERSİTESİ AKADEMİK YIL AÇILIŞINDA KONUŞTU

TBMM BAŞKANI ŞENTOP, SAĞLIK BİLİMLERİ ÜNİVERSİTESİ AKADEMİK YIL AÇILIŞINDA KONUŞTU

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Akademik Yıl Açılış Programı’nda konuşan TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, “İki yıl sonra yüzüncü yaşına basacak olan Cumhuriyetimiz, kurulduğu dönemdeki sınırlı insan kaynağından bugün ulaştığı nitelikli sağlık çalışanlarıyla modern şehir ve üniversite hastaneleriyle gurur duymaktadır.” dedi.

Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) 2021-2022 Akademik Yıl Açılış Programı’nda konuşan TBMM Başkanı Şentop, yeni öğretim yılının millete, öğretmekten heyecan duyan hocalar ve öğrencilere hayırlı olmasını diledi.

Şentop, “Öğrenmeyi ve öğretmeyi kendine rehber edinmiş, yeminlerine sadık, bilinçli, fedakar ve ‘Önce insan’ anlayışıyla yeni ve genç sağlıkçılar yetiştirmek için fedakarlıkla ilmini aktaran çok değerli hocalarıma yeni akademik yılda güç ve kuvvet diliyorum.” diye konuştu.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın önerisiyle 73. Dünya Sağlık Asamblesi Genel Kurulu’nda üye ülkelerin tamamının desteğiyle 2021 yılının “Uluslararası Sağlık Çalışanları Yılı” ilan edildiğini anımsatan Şentop, sağlık çalışanlarının yılını kutladı.

SBÜ binasında geçmişte kendisinin de görev yaptığını ve bir dönem bina sorumluluğunu üstlendiğini kaydeden Şentop, “Bu bina çok büyük bir bina ve bu binanın bakımını yapmak, bunu sürekli güzel, kullanılabilir halde tutmak kolay bir iş değil. Bu kıymetli binayı, değerini kaybetmeden muhafaza etmek icap ediyor. Özelliklerine uygun bakmak lazım.” ifadelerini kullandı.

Şentop, binanın kullanıma alınmasının 118. yıl dönümü olduğuna değinerek, bu konudaki kararlılığı için başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve binaya yönelik gayretleri dolayısıyla SBÜ Rektörü Prof. Dr. Cevdet Erdöl’e şükranlarını sundu.

Kovid-19 salgınının etkileriyle hem bireysel hem de toplumsal olarak travmatik etkileri çok yüksek bir dönemden geçildiğini vurgulayan Şentop, şöyle devam etti:

“Bu süreçte eğitimden, sanayiye, hizmet sektörünün hemen hemen her birimi ya tam kapalı kaldı ya da yarı zamanlı çalıştı. Marketler bile kapalıyken hastanelerimiz, hakkını ödeyemeyeceğimiz hekimlerimiz, hemşirelerimiz, sağlık teknisyenlerimiz hatta staj yapan tıp fakültesi son sınıflarındaki öğrencilerimiz hiç durmadan çalışmaya devam etti. Sosyal medyada saatlerce tulumların, çift maskenin ve siperliklerin ardında hizmet veren sağlıkçılarımızın fotoğraflarını gördük ve bu sayede hastalığın seyrini ve vahametini idrak etmeye çalıştık. Sağlık çalışanlarımız, vatandaşlarımıza hastanelerde hizmet verirken kendi evlatlarını da yakınlarına emanet ettiler, bu süreçte çocuklarını uzun süre göremediler, öpemediler bile. Hepinize, bütün sağlık camiamıza sonsuz minnettarlık içerisindeyiz. Bu yüksek mücadele ve fedakarlık gerektiren dönemde melun hastalıktan dolayı hayatını kaybeden meslektaşlarınız, hocalarınız oldu. Hepsinden Allah razı olsun, mekanları cennet olsun.”

Koronavirüs aşı çalışmalarındaki gelişmelere de değinen Şentop, “Yaklaşık bir yıl önce tünelin sonundaki ışığı görmeye başladık. Aşı çalışmalarında katedilen yolla umutlarımız artmaya başladı.” dedi.

Şentop, Türkiye’den Almanya’ya göç eden gurbetçi ailelere mensup iki Türk bilim insanı, Uğur Şahin ve Özlem Türeci’nin ilk aşıyı bulduklarını ve onlarla gurur duyduklarını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Dünya derin bir nefes aldı, yavaş yavaş aşılama çalışmaları ilerledikçe ilk başlardaki korku ve panik havası da kırıldı. Tahmin ediyorum ki salgın bittiğinde, inşallah kısa zamanda olur, yine sağlık çalışanlarına, hekimlerimize olan yüksek ihtiyaç, Kovid-19’un bırakmış olduğu arazlar sebebiyle devam edecek, öyle görünüyor. Çünkü koronavirüsün kişilerdeki bedensel ve ruhsal yan etkilerinin boyutunu henüz tam olarak bilemiyoruz. 1,5 yıl gibi bir süredir okullarımız da kapalıydı. Çocuklar, gençler kapalı ortamlarda kaldılar, en sevdiklerimizi kaybettik hatta dünyanın genelinde bitmeyen kaygılar çoğu insanda büyük psikolojik sorunlar meydana getirdi. Bizler gönül rahatlığıyla kendimizi siz değerli Türk hekimlerine emanet ediyoruz, bundan sonra da etmeye devam edeceğiz.”

Türk medeniyetinin insanı devletin merkezine alan bir anlayışın üzerine inşa edildiğini, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” düsturunun da bunun veciz bir ifadesi olduğunu kaydeden Şentop, “Bu sebeple insanın sağlığını ve canını korumak da tarih boyunca kurduğumuz devletlerde birinci öncelik olmuştur. Bu anlayışın bir sonucu olarak milletimiz, tarihte bütün dünyanın kabul ettiği büyük hekimler yetiştirmiştir. Bugün de dünyanın her yerinden, özellikle de Avrupa’dan tıp turizmi için tercih edilen ülkemizin hekimleriyle gurur duyuyoruz. Çünkü bizler Horasan’ın büyük Türk hekimi Razi, Farabi, Ebu Reyhan ve İbni Sina’nın torunlarıyız.” diye konuştu.

İbni Sina’nın 10. asırda kaleme aldığı “El-Kanun Fi’t Tıbb” eserinin, Doğu’da 900 yıldan fazla, Batı’da 400 yıl ders kitabı olarak okutulduğunu anlatan Şentop, şöyle devam etti:

“Bizler, modern zamanlarda bir kamu hizmetine dönüşmeden çok daha önce, Büyük Selçuklular döneminde, halka sağlık hizmeti veren bimaristanların sahibiydik. Anadolu Selçukluları döneminde Kayseri’de Gevher Nesibe, Konya ve Sivas’ta Keykuvas, Çankırı ve Kastamonu’da Atabay Ferruh, Ali Pervane hastanelerinin sahibi bir milletin evlatlarıyız. Osmanlı Devleti’nin daha kuruluş döneminde, 14. yüzyılda, Bursa’da ve Edirne’de hastaneler açmış bir milletiz. Fatih Sultan Mehmet’in Fatih Külliyesi’nde Darüşşifa kurmasını hatırlatmadan geçmemeliyiz. 2. Beyazıt’ın Edirne’de açtığı ve daha ziyade psikolojik rahatsızlıkların tedavi edildiği Darüşşifa’nın yüzyıllar boyunca benzeri yapılamamıştır. O yıllarda aynı hastalar Avrupa’da içine şeytan kaçtığı düşünülerek öldürülmekteydi.”

Şentop, Türkiye’de modern tıp eğitiminin geçmişinin 14 Mart 1827’de açılan Tıphane-i Amire ve 1867 yılında açılan Tıbbiye-i Mülkiye’ye dayandığını anlattı.

Savaşlar ve yıkımlar içerisinde Cumhuriyet’in ilan edildiği 1923’te, yaklaşık 11 milyon nüfus, sadece 86 hastane, 340 doktor, 560 sağlık memuru ve 136 ebe olduğuna aktaran Şentop, “İki yıl sonra yüzüncü yaşına basacak olan Cumhuriyetimiz, kurulduğu dönemdeki sınırlı insan kaynağından bugün ulaştığı nitelikli sağlık çalışanlarıyla modern şehir ve üniversite hastaneleriyle gurur duymaktadır.” dedi.

Nitelikli insan yetiştirmenin emek, sabır ve zaman istediğini belirten Şentop, tıpkı çıraklıktan ustalığa giden süreç gibi, bir hekimin yetişmesinin en az 6 yıllık bir eğitim gerektirdiğini anlattı.

İyi bir hekimin en az 10 yıllık bir eğitim sürecine ihtiyacı olduğunu vurgulayan Şentop, şu ifadeleri kullandı:

“Geldiğimiz aşama itibarıyla Türkiye 118 yıl önceki şartların fevkinde bir ülkedir. 2021 verilerine göre ülkemizde tıp fakültesi bulunan 122 üniversite mevcut. Yaklaşık 1 milyon 150 bin civarında sağlık çalışanından mürekkep bir sağlık ordusuna sahibiz. Bunun yaklaşık 166 bini hekim, 205 binden fazlası hemşiredir. Bu gurur verici tablo, Türkiye’nin 98 yılda gösterdiği başarının ispatıdır. Son 20 yılda yaptığımız yenilikler ve yaşadığımız tecrübeler ise insanımıza kendilerini geliştirme, yeteneklerini keşfetme ve büyük bir özgüven kazanma imkanı sunmuştur. Artık yenilikçi düşünen, sürekli icat çıkarmaya çalışan ve başarılarıyla ayakta durabileceğine inanan insanlarımız var. Gençlerimiz yaşadığımız zorlukların geçici olduğunu bilsinler. Koronavirüs salgını sonrasında dünyada ekonomik ve siyasi dengeler yeniden kuruluyor. Yeni bir bölgesel ve uluslararası denge arayışı var. Bu arayışın getirdiği belirsizlikler iktisadi dengelerde oynaklığa sebebiyet veriyor. Türkiye de bu süreçten hissesine düşeni almak zorunda kaldı. Bugünün zorlukları hiçbir şekilde ümidinizi kırmamalıdır.”

Sağlık Bilimleri Üniversitesi 118 yıl önce kurulduğunda şartların bugünden iyi olmadığını, 2016’da da yeniden açıldığında ülkenin 15 Temmuz ihanetine maruz kaldığını hatırlatan Şentop, “Biz zorluklarla sıkıntılarla mücadele etmeyi bilen bir milletiz. Bugünkü varlığımızı, geçmişin azimli, gayretli, kararlı çalışmalarına borçluyuz. Aynı azim ve gayretle çalışmaya devam edecek ve inşallah daha güzel yarınlara erişeceğiz.” diye konuştu.

TBMM Başkanı Şentop, bilginin bugün paradan çok daha önemli bir sermaye olduğunu, gelecekte bilgi üretmeyen milletlerin bilgi üreten milletlere tabi olmak zorunda kalacaklarını bildirdi.

Yarının dünyasında söz sahibi olacak ülkelerin bilgiyi üreten, bilgiye dayalı teknoloji geliştiren ülkeler olacağını belirten Şentop, “Bizim de geleceğe dair düşüncelerimizi, iddialarımızı hayata geçirmemiz, bilgi ve bilgiye dayalı teknoloji ile mümkün olacaktır. Bunun için de kendimize güvenecek, daha çok çalışacak ve üreteceğiz. Milletimiz için, büyük medeniyet coğrafyamız için, bütün insanlık için tek yol budur.” değerlendirmesini yaptı.

Haydarpaşa Mektebi Tıbbiye’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın doktorlarını yetiştirdiğini hatırlatan Şentop, 1922 yılında Tıbbiye’nin 7 kız öğrenci aldığını, bu öğrencilerin 1927’de diplomalarını hak ettiklerini kaydetti.

Şentop, “Yokluk dönemlerinde bile ülkemizin eğitime ve özellikle kızlarımızın eğitimine değer vermesi, bizim en büyük kazanımlarımızdan biridir.” değerlendirmesinde bulundu.

Salgın döneminde büyük fedakarlıklarla çalışan ve vefat eden sağlık çalışanlarını rahmetle anan Şentop, hayatını kaybeden bütün sağlık çalışanlarına Allah’tan rahmet diledi.

Şentop, SBÜ Rektörü Prof. Dr. Erdöl, tüm akademisyenler ve öğrencilere de başarı dileğinde bulundu.

TBMM Başkanı Şentop, konuşmasının ardından üniversitede çeşitli alanlarda yaptıkları çalışmalarla başarı elde eden öğrenciler ve akademisyenlere ödül verdi.

Rektör Prof. Dr. Erdöl de Şentop’a hediye takdim etti.

SBÜ Rektörü Prof. Dr. Erdöl yaptığı konuşmada, 2015’te sağlık temalı kurulan ilk ve en büyük devlet üniversitesi olarak hizmet vermeye başladıklarını, FETÖ’nün darbe girişiminde Gülhane’nin eğitim birimlerinin de üniversiteye devredildiğini belirterek, İstanbul’da “Hamidiye”, Ankara’da “Gülhane” ismini verdikleri eğitim birimleriyle 2 ayrı üniversiteyi tek çatı altında büyütmeye başladıklarını söyledi.

Toplamda 12 bin 148 öğrenciye ulaştıklarını, yurt dışında 2, yurt içinde 9 olmak üzere toplam 11 tıp fakülteleri olduğunu dile getiren Erdöl, “Ülkemizin yurt dışında eğitim birimi açan ilk üniversitesiyiz. 5-6 yıllık kısa süreye bunları yerleştirebildik. Ülkemizin yurt dışında Türkçe eğitim dili ile mezun veren ilk üniversitesiyiz. Ülkemizin yurt dışından tıpta uzmanlık eğitimi veren tek müessesesiyiz. Bizim Batılılardan önemli farkımız şu: Onlar beyin sömürüsü yapıyorlar. Biz bir merhamet medeniyetinin temsilcisi olarak oralara ülkemizin merhamet elini uzatmaya gayret ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Erdöl, üniversitenin akademik kadrosu ile askeri, misafir ve yurt dışındaki öğrenci sayıları, üniversiteye bağlı olan hastaneler ve hayata geçirdikleri projeler hakkında da bilgiler verdi.