TBMM BAŞKANI ŞENTOP, EİTPA KONFERANSINDA 2,5 MİLYAR İNSANIN TEMİZ SU ERİŞİMİNDEN MAHRUM OLDUĞUNU SÖYLEDİ
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi’nin (EİTPA), “Bölgesel Entegrasyon İçin Parlamenter Ortaklığın Desteklenmesi” başlıklı 2’nci Genel Konferansı’na katılmak için Pakistan’ın başkenti İslamabad’da bulunan TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, “İklim Değişikliğinin Kadınlar Üzerindeki Etkisi: Bölgesel Parlamentolardaki Olumlu Eylemler” temalı oturuma moderatörlük etti.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, burada yaptığı konuşmada, dünyada 1 milyar insanın düzensiz yerleşim yerlerinde ve gecekondu mahallelerinde aşırı nüfus kalabalığı içinde yaşadığını hatırlatarak, “2,5 milyar insan, temiz su erişimi ve atık su hizmetlerinden mahrumdur.” dedi.
TBMM Başkanı Şentop, iklim değişikliğinin uluslararası gündemin en önemli meselelerinden birini teşkil ettiğini vurgulayarak, “İlgili kuruluşlarca dünya ölçeğinde yapılan meteorolojik hesaplar ve bu hesapların sonuçları kullanılarak gerçekleştirilen projeksiyonlar, modellemeler ve ilmi çalışmalar meselenin ciddiyetini ispatlamaktadır.” diye konuştu.
Orta ve uzun vadede ne yazık ki bu durumun çok daha dramatik sonuçlara sebep olacağına dikkat çeken Şentop, iklim değişikliğinin sınır tanımadığını ve gelişmişlik düzeyinden bağımsız olarak bütün ülkeleri etkilediğini söyledi.
Şentop, dünyada 1 milyar insanın düzensiz yerleşim yerlerinde ve gecekondu mahallelerinde aşırı nüfus kalabalığı içinde yaşadığını hatırlatarak, “2,5 milyar insan, temiz su erişimi ve atık su hizmetlerinden mahrumdur. Bu yerleşim yerlerinde, sosyal mesafe ve hijyen gibi basit tedbirlerin dahi alınması zorluk arz etmektedir.” ifadelerini kullandı.
Dünya genelinde yaşanan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının, insan ile tabiat arasında denge kurmanın ne kadar önemli olduğunu insanlığa gösterdiğini belirten Şentop, “Tüketim alışkanlıklarımızla dünyamıza, tabiata, doğal yaşama ve biyolojik çeşitliliğe verilen zararın boyutları bir kere daha müşahede edilmiştir.” dedi.
Şentop, Kovid-19 krizinin refah ve küresel ekonomi üzerindeki ani ve tahripkar neticelerinin yanı sıra çevre sorunlarının ele alınış biçimi üzerinde de uzun vadeli etkileri olmasının muhtemel olduğuna dikkat çekerek, “Küresel salgın, başta insan müdahalesinin sınırlandırılmasına özel bir vurgu yaparak yaban hayatın korunması konusundaki farkındalığı da artırmıştır.” diye konuştu.
Bu krizin aynı zamanda çevre ve sağlık sorunları arasındaki bağlantıyı ve bunların muhtemel sınır ötesi etkilerini de ortaya çıkardığını ifade eden Şentop, “Küresel ciddiyette bir mesele, küresel seviyede mücadele gerektirmektedir. Bu mücadelede her bir ülkeye, hatta her bir şahsa mesuliyet düştüğü bir gerçektir.” dedi.
İklim değişikliğinin tetiklediği kötü hava şartları ile çölleşme, kuraklık, toprak bozulumu ve biyolojik çeşitliliğin kaybı gibi neticelerin toplumların yaşam alanlarını tehdit ettiğini ve refah seviyesinde azalmaya yol açtığını ifade eden Şentop, “Küresel çevre sorunlarının çözümü, ulusal ölçekteki gayretlerle birlikte, ikili, bölgesel ve çok taraflı düzeyde uluslararası iş birliğini gerekli kılmaktadır.” diye konuştu.
Şentop, Türkiye’nin çevre sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak amacıyla, küresel ve bölgesel düzeyde çeşitli çevre sözleşmelerine taraf olduğunu anımsatarak, Türkiye’nin bu hassas meseleyle mücadele kapsamında etkin bir duruş sergilediğine dikkat çekti.
Türkiye’nin içinde bulunduğu Akdeniz havzasının iklim değişikliğinin olumsuz etkileri karşısında en hassas bölgelerden biri olduğuna işaret eden Şentop, bu sebeple Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadeleye büyük önem atfettiğini belirtti.
Şentop, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde 2017’de çevre konularına farkındalığı artırmak ve sürdürülebilir kalkınma ilkelerine uygun olarak atıkları kontrol altına alabilmek amacıyla “Sıfır Atık” projesi başlatıldığına dikkat çekerek, bu proje ile 2023’te geri dönüştürülebilir tüm atıkların yüzde 35’nin geri dönüştürülmesinin hedeflendiğini söyledi.
“Milli Ağaçlandırma Günü” ve “Geleceğe Nefes” kampanyaları kapsamında Türkiye genelinde 11 milyon fidanın eş zamanlı dikildiğini hatırlatan Şentop, “Böylelikle Türkiye, bir saatte en çok fidan dikilen ülke olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girmiştir.” şeklinde konuştu.
Şentop, “2020-2023 Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı’nın” Türkiye’nin ilk, dünyanın dördüncü akıllı şehir stratejisi ve eylem planı olduğunu ifade ederek, “Bu plan, genel itibarıyla Türkiye’nin akıllı şehir dönüşümüne yön vererek sosyal, ekonomik ve çevre gelişimine katkı sunmayı hedeflemektedir.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadele meselesinde “hakkaniyet, ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar ve göreceli kabiliyetler” prensibi çerçevesinde bir yaklaşımı takip ettiğini vurgulayan Şentop, “Çevre sorunları, insanların güvenliği, sağlığı ve üretkenliği, diğer canlı türlerinin bekası ve gıda güvenliği ile su kaynakları üzerinde tehdit oluşturmaktadır.” dedi.
Şentop, genç nesillere sağlıklı, huzurlu ve endişeden uzak bir dünya miras bırakmak için ellerini taşın altına koyma vaktinin geldiğini vurgulayarak, kadınların iklim değişikliğine karşı en savunmasız ve kırılgan kesimlerden birini teşkil ettiğini söyledi.
Doğal kaynaklarda yaşanan tahribatın ve küresel ısınmanın kadınlar üzerinde yarattığı baskının özellikle Asya kıtasında daha da görünür olduğunu vurgulayan Şentop, bunun sosyal, kültürel ve ekonomik nedenleri bulunduğunu dile getirdi.
Şentop, bu nedenle kadınların önceliklerinin dikkate alınması ve iklim değişikliğine adaptasyon sürecine kadınların aktif bir şekilde dahil olmasının sürdürülebilir kalkınmanın bütün seviyelerde temini için gerekli olduğuna dikkat çekerek, kadınların iklim değişikliğine karşı verilen mücadelede mesuliyet üstlenmelerinin ve bu alandaki karar alma mekanizmalarına daha etkin şekilde katılmalarının iklim değişikliğine karşı kapsayıcı bir mücadele bakımından önemli olduğunu söyledi.
Modern batı kültürünün tamamen maddi ve kısa vadede menfaat yaklaşımıyla insanı ve tabiatı metalaştırdığını ifade eden Şentop, “İnsanlar, halklar, imkanlar üzerindeki sömürgeci anlayışın tabiat üzerinde de gerçekleştiğini bu çok vahim neticeleri yaşamak suretiyle üzülerek görüyoruz. Varlığa ve tabiata bir mülkiyet, çalıntı mal muamelesi yapan modern batı, bugün tüm insanlık için büyük bir tahribat ve tehlike miras bırakmaktadır.” dedi.
Şentop, inanç ve kültür dünyalarında tabiata Allah’ın bir emaneti olarak baktıklarını belirterek, “Çalıntı mal ile emanet arasındaki farka dikkat çekmek isterim. Modern batı paradigmasının temelleri hakkında fikir veren Yunan mitolojisinden Prometheus, ateşi tanrıdan çalıp insanlara hediye eden tanrıdır.” diye konuştu.
Tanrı ve insan arasındaki ilişkinin bir çatışma ve kavga ilişkisi, varlığın ise bir çalıntı mal hükmünde olduğuna işaret eden Şentop, “Bizim inancımızda ise Allah, İdris Peygamber aracılığıyla ateşi insanlara hediye etmiştir. Allah ve tabiat ile barışık ve bütünleşik bir varlık anlayışı, bizim varlık anlayışımızdır.” ifadelerini kullandı.
Şentop, insanlık olarak, tabiatı ve topyekun varlığı bir mülkiyet ve meta olarak değil de bir emanet olarak görmeye başlamadıkça iklim değişikliği başta olmak üzere tabiat ile sorunların çözülmesinin mümkün olmadığını belirterek, her konuda olduğu gibi bu konuda da zihin ve paradigma değişikliğine ihtiyaç olduğunu kaydetti.